Op. Dr. Seda Fazıl
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
TIP FAKÜLTESİ: Güney Kazakistan Tıp Akademisi 1995—2001
UZMANLIK: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ABD 2002-2007
TÜP BEBEK EĞİTİMİ : Memorial ÜYTM Eğitim Programı 2014 Temmuz- Ocak 2015
İLGİLİ ALANLAR: İnfertilite, Tüp Bebek, Laparaskopik ve Histereskopik Cerrahi, Ürojinekoloji
YABANCI DİL: Rusça İngilizce
MECBURİ HIZMET: Şuhut Devlet Hastanesi Afyonkarahisar
DAHA FAzla
ÇALIŞTIĞIM KURUMLAR
Özel Antalya Tüp Bebek Merkezi ( Antalya ) 2009-2011
Batman Özel Dünya Hastanesi 2011-2012
Bahçelievler Yaşam Hastanesi ( İstanbul ) 2012-2013
İstanbul Cerrahi Hastanesi 2014-2016
Avicenna Hastanesi 2016 halen çalışmaktayım
ÜYELİK: TJOD, ASRM
KATILDIĞIM KURS VE SEMİNERLER
Neonatal Resüsitasyon Kursu, 29-1 Aralık 2004, Adana
Obstetrik Ultrason ve Fetal Görünteleme Çalışma Grubu, 10 Nisan 2005, Adana
Postmenapoz Kursu, 29-30 Mart 2006, Adana
Kolposkopi Kursu, 19 Nisan 2006, Antalya 10. Ulusal Jinekolojik Onkolojik Kongresi
Fetal Ultrasonografi Kursu, 17-19 Nisan, 2007 Adana
Ürojinekoloji ; TOT ve TVT uygulama kursu TSRM'de 2009
Histeroskopik Cerrahi kursu Ocak 2008 Antalya Tüp Bebek Merkezi
Genital estetik ve Kozmetik Jimekoloji Kursu 2015 İstanbul
Ürojinekolojik Operasyonlar Kursu 2015 İstanbul
Taze kadavrada ileri Obstetrik cerrahi kursu 2016 İstanbul
Acil Obstetrik Bakım Klinisyen Eğitim Sağlık Bakanlığının 2017 İstanbul
TJOD Ulusal Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi 2018
Kadın Hastalikları
ADET DÜZENSİZLİĞİ
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
YUMURTALIK KİSTLERİ
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar. Follikül kistleri bir zar ile çevrili içinde berrak sıvı olan kistlerdir. Hemorajik kistler ise içlerinde kan bulunan kanlı kistlerdir. Değişik boyutlrada olabilirler. 7-8 cm yi nadiren geçerler. Çok büyük sıklıkla 2 ay içinde kaybolurlar. Kanserleşme özellikleri yoktur. Tedavide bir şey yapılmaz, doğum kontrol haplarının verilmesinin bir anlamı yoktur. Genelde bilinenin aksine bu hapların kistin kaybolmasına ayrı bir etkisi yoktur. Takip yeterlidir.
2) Çukulata Kistleri, Endometriomalar. Bunlar endometriozis denilen kronik bir hastalığın sonucu yumurtalıkta oluşan kanlı kistlerdir. İyi huylu kistlerdir ancak bir hastalık sonucu oluşurlar ve kendiliğinden kaybolmazlar, değişik boyutlarda olabilirler. Genellikle erişkin yaş grubunda oluşurlar. Şiddetli kasık ağrıları, adet ağrıları, cinsel ilişki sırasında ağrı en tipik belirtileridir. Tedavilerinde genelde 4 cm nin altındakilerde takip, daha büyüklerde laparoskopik kistektomi yani kistin çıkartılması işlemi uygulanır. Tekrarlama eğilimleri vardır. Tekrarlama riskini azaltmak için GnRH analogları denilen ilaçlar veya progesteron hormonu verilebilir.
3) Dermoid Kistler (Matür Kistik Teratomlar). Her yaşta olabilirler. Çocukluk yaşlarında veya 60-70 li yaşlarda olabilirler ancak en sıklıkla genç erişkin kadınlarda 20 li, 30 lu yaşlarda görülürler. İyi huylu kistik tümörlerdir. İçlerinde saş telleri, kemik, diş, yağ dokusu, kıkırdak bulunur. Tedavi daima cerrahidir. Laparoskopik kistektomi yapılabilir. Tekrarlama olasılığı azdır.
4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
POLİKİSTİK OVER SENDROMU
Polikistik over sendromu (PKOS) doğurganlık çağında en sık görülen hormonal bozukluktur. ABD’de ve Türkiye’de yapılan çalışmaların sonuçlarına göre her 100 kadından 10-15’ini etkilemektedir. Polikistik over sendromu, genetik yatkınlık zemininde gelişir. Anne veya kız kardeşte Polikistik over sendromu olması, Polikistik over sendromu gelişme riskini yüzde 30-50 oranında artırır. Androjen olarak isimlendirilen erkek tipi hormonların yumurtalıklarda (overlerde) yapımı ve kana salınımı artmıştır.
Beyinde hipofiz bezinden salgılanan ve yumurtalıkların normal çalışmasını düzenleyen gonadotropin adı verilen hormonlarda dengesizlik vardır.
Sağlıklı kadınlarda her ay bir kez yumurtlama olurken PKOS’da yumurtlama sayısı çok azalmıştır ya da hiç olmamaktadır.
Yumurtalıklarda her biri çatlamamış yumurta içeren çok sayıda küçük kesecikler (folliküller) bulunur ve bu durum polikistik over görüntüsüne neden olur.
Polikistik over sendromunun belirtileri nelerdir?
Adet gecikmesi, adet düzensizlikleri
Yüzde ve vücutta istenmeyen tüylerde artış (hirşutizm)
Sivilcelenme (akne)
Ciltte yağlanma (sebore)
Saç dökülmesi (alopesi)
Kolay kilo alma, kilo vermede güçlük
Çocuk sahibi olamama (infertilite)
Polikistik over sendromu tanısı nasıl koyulur?
Aşağıdaki 3 kriterin ikisinin varlığında polikistik over sendromu tanısı koyulur:
Klinik veya laboratuvar olarak erkek tipi hormon fazlalığı (hirşutizm, akne, alopesi ya da kan ölçümlerinde yüksek androjen değerleri)
Yumurtlama sayısında azalma ya da hiç yumurtlama olmaması
Ultrasonografide yumurtalıklarda polikistik over görüntüsü
Polikistik over sendromu tedavi edilmezse ne olur?
Kozmetik yakınmalar yaşam kalitesini ciddi oranda düşürür. Duygudurum bozuklukları, depresyon ve endişe bozuklukları baş gösterir.
Bir grup hastada tedavisiz çocuk sahibi olmak mümkün olmaz. Buna karşılık tedavi ile gebelik ve canlı doğum oranları yüksektir.
Sendromda görülen erkek tipi hormon fazlalığı, yumurtlama bozukluğu ve insülin direnci nedeniyle gizli şeker (prediyabet), şeker hastalığı (tip 2 diyabet), gebelik şekeri (gestasyonel diyabet), obezite, kolesterol bozuklukları ve metabolik sendrom artmış oranda görülür.
PKOS’lu hastalar ileride kalp ve damar hastalıkları gelişimini artıran birçok risk faktörünü genç yaşlarda taşır ancak kalp ve damar hastalıklarının sağlıklı kadınlara göre daha erken ya da daha sık görüldüğüne dair net kanıt henüz yoktur.
Polikistik over sendromunun tedavisi nasıldır?
Polikistik over sendromlu hastalarda tedavi hastanın yakınmalarına göre düzenlenir. Aşırı tüylenme, erkek tipi hormon fazlalığı ve adet düzensizliği ile başvuran hastalarda bu sorunların ortadan kaldırılması için doğum kontrol hapları ve bazı erkek tipi hormon azaltıcı ilaçlar kullanılır. Bu tedavilerin hem etkinliğinin hem de olası istenmeyen etkilerinin değerlendirilmesi yönünden konunun uzmanı doktorların yer aldığı bir sağlık ekibinin takibi son derece önemlidir.
Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda hasta eğer obez ise yaşam tarzı değişiklikleri ile kilo verme kendiliğinden gebelik sağlayabilir. Bunun dışındaki durumlarda kısırlık tedavisinde ağızdan alınan ilaçlar, hormon iğneleri ve aralarında tüp bebek yönteminin de olduğu yardımcı üreme teknikleri kullanılır.
HPV, GENİTAL SİĞİLLER VE RAHİM AĞZI KANSERİ
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar. Follikül kistleri bir zar ile çevrili içinde berrak sıvı olan kistlerdir. Hemorajik kistler ise içlerinde kan bulunan kanlı kistlerdir. Değişik boyutlrada olabilirler. 7-8 cm yi nadiren geçerler. Çok büyük sıklıkla 2 ay içinde kaybolurlar. Kanserleşme özellikleri yoktur. Tedavide bir şey yapılmaz, doğum kontrol haplarının verilmesinin bir anlamı yoktur. Genelde bilinenin aksine bu hapların kistin kaybolmasına ayrı bir etkisi yoktur. Takip yeterlidir.
2) Çukulata Kistleri, Endometriomalar. Bunlar endometriozis denilen kronik bir hastalığın sonucu yumurtalıkta oluşan kanlı kistlerdir. İyi huylu kistlerdir ancak bir hastalık sonucu oluşurlar ve kendiliğinden kaybolmazlar, değişik boyutlarda olabilirler. Genellikle erişkin yaş grubunda oluşurlar. Şiddetli kasık ağrıları, adet ağrıları, cinsel ilişki sırasında ağrı en tipik belirtileridir. Tedavilerinde genelde 4 cm nin altındakilerde takip, daha büyüklerde laparoskopik kistektomi yani kistin çıkartılması işlemi uygulanır. Tekrarlama eğilimleri vardır. Tekrarlama riskini azaltmak için GnRH analogları denilen ilaçlar veya progesteron hormonu verilebilir.
3) Dermoid Kistler (Matür Kistik Teratomlar). Her yaşta olabilirler. Çocukluk yaşlarında veya 60-70 li yaşlarda olabilirler ancak en sıklıkla genç erişkin kadınlarda 20 li, 30 lu yaşlarda görülürler. İyi huylu kistik tümörlerdir. İçlerinde saş telleri, kemik, diş, yağ dokusu, kıkırdak bulunur. Tedavi daima cerrahidir. Laparoskopik kistektomi yapılabilir. Tekrarlama olasılığı azdır.
4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
MENAPOZ VE OSTEOPOROZ
Her kadının doğal bir geçiş dönemidir menopoz.
Menopoz aylık adet kanamalarının kesilmesidir. Genellikle 45–55 yaşlarında görülür. 40 yaş ve altında görüldüğünde Erken menapozdan bahsedilmektedir.
Menopoz döneminde yumurtalıklarda yumurta hücresi, östrojen progesteron hormonu yapımı durur.
Menopoz öncesi dönemde adet dönemi aralıkları uzayıp kısalabilir ve öncesine göre daha kısa sürebilir.
Menopozda sıcak basması, gece terlemesi, uyku problemleri, vajina kuruluğu , bir konuya yoğunlaşmada güçlükler, unutkanlık şikayetlerinden biri veya birkaçı bir çok kadında görülür.
Daha önce rahiminiz alındıysa fakat yumurtalıklarınız duruyorsa menopoz şikayetlerini yine yaşarsınız.
45 yaşın üstünde iseniz ve adet periyodlarınız değişirse bu çoğunlukla menopozu işaret eder.
İki adet arası üç haftadan daha az olursa, kanama miktarınız fazla, adet dönemleri arasında lekelenme olursa veya menopozda olmanıza rağmen tekrar kanamalarınız başlarsa doktora başvurmanız gerekir.
Düzensiz de olsa adet görüyorsanız gebe kalabilirsiniz, ancak bir yıldan daha uzun süredir adet görmüyorsanız gebe kalma ihtimaliniz yoktur.
Menopoz şikayetleri ile baş edebilmek için ince ve pamuklu giysiler giymek, sıcak ortamlardan kaçınmak, sıcak içecekleri ve alkolü az tüketmek yararlı olabilir. Sigara menopoz şikayetlerini arttırır. Egzersiz sizi depresyondan uzaklaştırır, kemiklerinizi kuvvetlendirir.
Menopoz şikayetleri hormon ve bazı depresyon ilaçları ile tedavi edilebilir. Şikayetleriniz sizi rahatsız ediyorsa HRT ( hormon replasman tedavisi ) önerilmektedir. Estrojen+ Progesteron veya Östrojen tedavisi değişik yollarla kullanılmaktadir. ( tablet, cilt bandı, vajinal kullanmlı östrojen ) Bu tedaviler maksimum 5 yıl verilmektedir, ancak tromoz riski, ve ailede meme kanser olan bayanlara bu tedavi sakıncalıdır.
Soya fasulyesi, nohut, mercimek, keten tohumu, tahıllar, meyve ve sebzelerde bitki kaynaklı östrojenler bulunur. Bu yiyecekleri tüketmeniz yararlıdır. Ancak bitkisel ürünlerin menopoz şikayetleri üzerine etkileri fazla yoktur.
OSTEOPOROZ
Menopozdan sonra pek çok kadında osteoporoz ile sonuçlanabilen kemik kaybı gelişir. Sağlıklı kemik yoğun ve güçlüdür ve büyük miktarda basınca dayanabilir. Ancak, osteoporoz geliştiğinde, kemikler incelir ve kırılgan bir hal alır ki bu kemiklerin kırılma olasılığını arttırır. Kemiğe direncini veren maddeler özellikler kalsiyumun kemikten uzaklaşması ile osteoporoz oluşur.
Östrojen hormonun olmadığı durumlarda kemik kaybı hızlanır ve menopozal dönemde gözlenen osteoporoz ortaya çıkar. Menopozda hormon replasman tedavisi alan kadınlarda kemik erimesi daha az olmaktadır fakat dikkat edilmesi gereken nokta günümüzde ateş basması gibi hiçbir menopozal şikâyeti olmayan kadınlara sadece kemik erimesini önlemek amacıyla östrojen yani hormon tedavisi önerilmemektedir.
Erken evrede osteoporoz fark edilebilecek nitelikte çok az fiziksel değişikliğe yol açar. Ancak, hastalık ilerledikçe özellikle omurga, el bilekleri ve kalça kemiklerinde basit travmalarla kırıklar oluşabilir. Kemik kaybı kişide ağrılara, boy kısalmasına, hareket kısıtlılığına ya da omurganın eğrilmesine dahi ("kocakarı kamburu" olarak da bilinir) yol açabilir.
Osteoporoz Riskine Katkıda Bulunabilecek Diğer Etkenler
Sigara
Çok fazla alkol tüketimi
Çok az egzersiz, hareketsizlik
Çok az kalsiyum alımı (şimdi ya da çocukluk çağında)
Steroidler (astım ve artrit tedavisinde sık kullanılırlar) ve tiroid hormonu (çok yüksek dozda) gibi belirli ilaçların kullanımı
Erken menopoz (45 yaşından önce)
Genetik faktörler
Tedavi
İlaç tedavisinde kemik yıkımını azaltanlar (kalsiyum, bifosfonatlar, raloksifen, kalsitonin ve hormon replasman) ve kemik yapını arttıran (Flor, Paratiroid hormon, D vitamini) olmak üzere çeşitli ilaçlar kullanılır.
Tedavide beslenme, egzersiz, yeterli güneş ışını alma, yaşam şeklinin düzenlemesi de önemlidir.
Korunmak İçin Neler Yapmalı?
Kalsiyum ve D vitamini yönünden yeterli beslenme
Güneş ışınlarından yeterince yararlanma
Bol hareket ve egzersiz
Sigara, alkol ve aşırı kafein gibi kötü alışkanlıklarında osteoporozu artırıcı etkenlerden uzak durma.
İDRAR KAÇİRMA
Kişinin kendi kontrolü dışında idrarının tutamaması problemine “İdrar kaçırma” denir. Kadınlar için, özellikle de menopoz sonrası dönemdekiler için çok büyük bir sağlık problemidir. Bu sorunu olan kadınlar açısından hem sosyal hem de hijyenik zorluklara neden olur. İdrar kaçırma, menopoz dönemi ve sonrası kadınların en büyük problemlerinden biridir. Bu konuda hassas davranmak ve tedavi yöntemlerini öğrenmek için bir kadın doğum uzmanına başvurmak çok önemlidir.
Kadınlarda idrar kaçırma şikayetlerinin en önemli nedeni genetik yapıdır. Bağ dokusu, kalıtımsal olarak zayıf ve sarkmaya eğilimli olan bireylerde, bu problem sıklıkla oluşur. Diğer nedenleri ise;
Kronik solunum yolu hastalıkları
Zor doğumlar
Daha önce geçirilen vajinal operasyonlar
Menopoz
Radyasyon tedavisi
Kronik kabızlık oluşturur.
Esas olarak üç tip idrar kaçırma vardır.
Stres tipi idrar kaçırma: Öksürme, ıkınma, hapşırma gibi karın içi basıncı arttırmakla beraber gerçekleşir.
Urge tipi idrar kaçırma: Bazen nedensiz , bazen de su sesi, gülme gibi nedenlerle olan idrar kesesinin kasılması ile oluşur
Taşma Tipi idrar kaçırma: Şeker hastalığı ve çeşitli sinir hastalıkları nedeni ile idrar kesesinin kasılıp boşalamama nedeni ile gelişirler.
İdrar kaçırma şikayeti ile başvuran hastaların tedavisinde ilk olarak konservatif, yani cerrahi olmayan seçenekleri uygulanır. Bunlar arasında;
Kegel ve kone egzersizleri ( vajen etrafı kasları güçlendirici egzersizler )
Vaginal pesserler ( sarkmayı engelleyici aygıtlar )
Elektrikle uyarma tedavileri ( FESS )
İlaç tedavileri sıralanabilir.
Konservatif tedavilere uygun olmayan hastalar için cerrahi tedavi önemli bir seçenektir. Eskiden uzun süreli yatmayı gerektiren ve uzun dönemli başarı oranı düşük operasyon tekniklerinin yerini, günümüzde genel anestezi ve hastanede kalmayı gerektirmeyen, maksimum 30 dakikada uygulanan operasyonlar almıştır.
CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR
Seks insan yaşamının vazgeçilmez bir parçası. Ama birçok şeyde olduğu gibi sekste de bazı riskler var. Bunlardan biri istenmeyen gebelik, diğeri de cinsel yolla bulaşan hastalıklar.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar her zaman belirti göstermez veya gösterdiği belirtiler sanıldığı kadar belirgin olmaz. Belirtileri keşfetmek hangi cinsel hastalığı taşıdığınızı ortaya çıkarır. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavi edilmemesi HIV/AIDS gibi başka hastalıklara yakalanma olasılığını da artırır. Bu hastalıklar cildi hassas hale getireceği için virüsler vücudunuza girmek için kestirme yol oluşturabilir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan en yaygın olanlarından bazılarına bakalım:
Genital herpes: Uçuk virüsünün bir türü olan HSV 2’den kaynaklanır. Ömür boyu hiç belirti göstermeyebilir. O yüzden partnerler farkında bile olmadan birbirlerine bulaştırabilir. Bazen de ilk kez ortaya çıktından sonra hafif şekilde seyredebilir. Günümüzde virüs baskılayıcı ilaçlar sayesinde kontrol altına alınması mümkündür.
Genital siğil: Siğil virüsü HPV’nin birçok türü vardır. Bir türü kadınları rahim ağzı kanserine daha yatkın hale getirebilir. HPV de genelde belirti vermez. Genital siğili baskılayıcı ilaçlar vardır. Arada tekrar edebilir. Genital siğilin kontrol altına alınması mümkündür.
HIV: İnsan bağışıklık yetmezliği virüsünün enfeksiyonudur. HIV, vücudun virüs, bakteri ve mantarlarla savaşma yeteneğini engeller. HIV, AIDS değildir. Ama HIV AIDS ile sonuçlanabilir. Günümüzde HIV’in bu ilerleme sürecini yavaşlatan tedaviler denenmektedir ve araştırmalar devam etmektedir. Başta hiç belirti göstermeyebilir. Bazı kişilerde iki ila altı haftaya kadar grip benzeri bir hastalık ortaya çıkabilir.
Sifilis: Diğer adıyla frengi, yukarıdakilerden farklı olarak bir bakteri enfeksiyonudur. Genelde genital bölgelerde görülür. Dört aşaması vardır. Tedavisi mevcuttur ama alacağınız sonuç bu dört aşamadan hangisinde olduğunuza da bağlıdır.
Gonore: Diğer adıyla belsoğukluğu da genital bölgeyi etkileyen bakteriyel bir enfeksiyondur. Vücudun başka yerlerinde de çıkabilir. Belirtiler temastan yaklaşık on gün sonra ortaya çıkabilir. Bazen belirtiler ortaya çıkana kadar aylar geçebilir.
Ne olursa olsun, cinsel yolla bulaşan hastalıklar kabusunuz olmasın. Durex prezervatifler ile önleminizi alın. Ama unutmayın, prezervatif bu hastalıklara karşı %100 koruma sağlamaz. O yüzden cinsel yolla bulaşan bir hastalıkla temas ettiğinizden şüpheleniyorsanız hemen ilgili konuda uzman bir doktorla görüşün. O size gereken testleri yapıp teşhisi koyacaktır. Ama cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklar kanda hemen görülmeyebilir ve birkaç günden birkaç haftaya kadar beklemeniz gerekebilir. Neyse ki günümüzde birçok cinsel yolla bulaşan hastalığın tedavisi mümkündür ve araştırmalar sürekli devam etmektedir.
PAP-SMEAR TESTİ
PAP-SMEAR TESTİSmear testi rahim ağzını (serviks) değerlendirmek ve kanseröncüsü durumlar açısından kontrol etmek için kadınlara yapılanözel bir rahim ağzı tarama testidir. Pap smear testienfeksiyonlar veya inflamasyon gibi diğer durumları bulmayayardımcı olabilir. Bazen bir pelvik muayene ile aynı zamandayapılır ve aynı zamanda belirli tiplerde human papilloma virüsü(HPV) için bir test olarak da yapılabilir. Pap testi vePapanicolaou testi de denir.Smear testi yapmaktaki amaç rahim ağzında kanser olmayan fakatfarkedilmezse uzun yıllar sonra kansere dönüşme riski olan bazı lezyonlarıerkenden farketmektir. Böylelikle erkenden farkedilen bu lezyonlar tedavi edilirve kansere dönüşmeden ortadan kaldırılır.Yani smear testi yapmaktaki amaç rahim ağzı kanseri başlamış kişileri saptamak değildir, kanserbaşlamadan yıllar öncesindeki lezyonları saptamaktır. Smear testi yapılmayan kadınlarda bulezyonlar farkedilmez ve uzun yıllar sonra kansere dönüşebilirler. Rahim ağzı kanserine yola açanHPV enfeksiyonun taraması çok önemlidir. HPV pozitif ise smear testi yapılması gerekmektedir,daha sonra kolposkopi dediğimiz kamerayla rahim ağzı değerlendirlip, şüheli alanlar görülmekte,gerekirse biyopsi yapılmaktadır. Her yıl smear testi yaptırmak gerekmektedir. HPV negatif ise 5 yılsonra tekrar smearle beraber tekrar edilmesi önerilmektedir.Pap smear nasıl yapılır?Pap smear testi sadece birkaç dakika süren bir prosedürdür. Tamamen ya da sadece belden aşağıdoğru soyunmanız istenebilir. Muayene sırasında vajinaya yavaşça spekulum adı verilen bir aletyerleştirecektir. Spekulum vajinanızın duvarlarını ayrı tutar, böylece doktorunuz rahim boynunuzukolayca görebilir. Spekulumun yerleştirilmesi pelvis bölgenizdeki basınç hissine neden olabilir.Sonra yumuşak bir fırça ile rahim ağzındaki ve az içindeki akıntıdan örnek alınmaktadır. Bu işlemsırasında genellikle acı duyulmaz.Numuneler kansere veya prekanseröz duruma işaret eden hücrelerin varlığını araştırmak üzere birlaboratuvara gönderir. 2 yöntemle değerlendime yapımaktadır, serviksinizden alınan hücre örneğiniözel solüsyonla (sıvı bazlı Pap testi) veya cam slaytta (geleneksel Pap smear) korumak için özel birsıvı tutan bir kaba aktarır. Sıvı bazlı smear tetsin güveniriği daha iyi olduğundan son zamandacamda geleneksel smear test nadır kullanılmaktadır.
MYOM VE ADENOMYOZİS
MYOMLARMyoma uteri uterusun (rahim) en sık rastlanan iyi huylu tümörüdür. Üremeçağındaki kadınların % 20-25`inde görülür. 40 yaş üstündeki kadınlarda belirtivermeyen myomlar % 45-50 oranında görülür. Myomlar sıklıkla fizikmuayenede saptanır, fakat ultrasonografinin yaygın olarak kullanılmayabaşlanmasından sonra belirti vermeyen küçük myom nodülllerinin kolaylıklasaptanması myomların eskiden sanıldığından daha sıklıkta ve çok genç yaşlarda bile görüldüğünü ortaya koymuştur.Bugün için myomların oluş nedenlerini bilmiyoruz. Ancak bilinen bazı özellikleri sözkonusudur. Genelliklegebelik geçirmemiş, doğum yapmamış, bekar, hiç evlenmemiş kadınlarda daha sık görülürler. Gebeliksırasında büyüme eğilimleri vardır. Kız çocukları ve genç kızlarda görülmezler, menopoz sonrası yenimyom oluşumu olmaz. Bütün bu özellikler myomların yumurtalıklardan salgılanan estrojen adlı kadınlıkhormonu ile ilişkili olduğunu göstermektedir. 1- Artmış Estrojen Düzeyi: Gebelik döneminde myomlarda artmış esterojen düzeyine bağlı olarakbüyüme görülürken, menopozda ise esterojen düzeyindeki düşüşe bağlı olarak myomlarda küçülmegörülmektedir.2- Kalıtım: Özellikle anne kız kardeş veya anneannesi gibi birinci derece akrabalarında myom olankişilerde gelişmesi riski fazladır.Myomların çeşitleri:1- Subseröz myomlar (rahmin dış tabakasında)2- İntramural myomlar (rahmin orta tabakasında)3- Submüköz myomlar (rahmin iç tabakasında)4- Servikal myomlar (rahim ağzında)5- Saplı myomlar6- İntraligamenter myomlar (rahmin yanında, ondan ayrı bir kitle olarak)7- Parazitik myomlar (Karın boşluğunda serbest olarak bulunan myom)ŞİKAYETLERİMyomlar sıklıkla belirti vermezler. Normal jinekolojik muayeneler sırasında tesadüfen tespit edilirler. Ancakçoğu zaman büyüme ile orantılı olarak şu bulguları verebilirler* Fazla miktarda adet kanamaları* Cinsel ilişki sonrası kanama* Adet arası dönemde ara kanama* Sık sık idrara çıkma* Karında büyüme veya şişlik* Adet dönemlerinde yada cinsel ilişki sırasında kuyruk sokumuna doğru ağrı* Fazla miktarda kanamalar bağlı kansızlık* Tüplerin yada rahmin ağzını kapayan myomlar kısırlığa neden olurlar* Büyük myomlar barsaklara bası yaparak barsak içinde dışkının ilerlemesine engel olmak suretiylekabızlığa neden olurlar.* Döllenmiş yumurtanın rahmin içinde gömülüp kalmasına engelleyici şekilde yerleşmiş myomlartekrarlayan düşüklere neden olurlar.Myomlar ve Kanserler Arasında İlişki Var Mıdır?Myomu olan hastalarda kanser gelişme riski (1/10000) onbinde birdir. Özellikle menopozdan sonramyomlarda ani büyüme görülmesi kanser şüphesi doğurur. Böyle durumlarda rahim cerrahi olarakçıkarılmalıdır.Myom Tanısı Nasıl Konulur?Myom tanısı koymak kolaydır. Tipik belirtilerle gelen bir kadında yapılan jinekolojik değerlendirme(muayene ve ultrason) %99 doğrulukta tanı koydurur.
Ultrasononografi Myom tanısında kullanılan en yararlı ve güvenilir tanı yöntemidir. Myomların sayısı,büyüklükleri ve yerleşim yerleri kolayca görülebilir. Özellikle vajinal yoldan yapılan USG daha yararlıdır.Tomografi ve MR ise USG kadar bilgi veri. Daha pahalı olduğundan gereksizdir.MYOM TEDAVİSİMyom tedavisi cerrahidir, günümüzde medikal tedavisi yoktur. Tüm myomların cerrahi ile çıkarılması gerekyoktur. Ağrı, basınç hissi, düzensiz ve aşırı kanama yakınmaları olmayan hastaların düzenli kontrolleriyapılarak myom boyutları takip edilir. İleride gebelik düşünen hastalar veya menopoza girecek olanhastalar bu şekilde takip edilir.Yakınmalara yol açan ve hızla büyüyen myomlar cerrahi olarak çıkarılmalıdır. Myomun yeri ve büyüklüğücerrahinin tipini belirler.Myomektomi: Myomun uterus (rahim) duvarında basitçe sıyrılarak çıkartılması işlemidir. Çocuk isteyenkişilerde uterusun korunmasını sağlayan bir yaklaşımdır. 3 farklı teknikle yapılabilir.Laparoskopik myomektomi. Myom cerrahisinde günümüzde yaygın olarak kullanılır. Özellikle subseröz veintramural myomlar bu yolla çıkartılırlar. Karın açılmadığı için iyileşme çok daha hızlı ve rahat olur, hastadaha az ağrı duyar, normal yaşantısına daha hızlı döner.Laparotomik myomektomi. Myom laporoskopik olarak alınmayacak kadar büyük ise karın açılarakuygulanan klasik ameliyat ile myomektomi gerçekleştirilir. Bu işlem uterus duvarında incelmeye nedenolabileceğinden sonraki gebeliklerde normal (vajinal) doğum yerine sezeryan tercih edilmek zorundaHisteroskopik myomektomi. Özellikle rahim iç boşluğundan gelişen submüköz myomlar bu yollaalınabilirler. Burada özel aletlerle vajinal yoldan rahim içi boşluğa girilerek myom parçalar halindeHisterektomi (Rahmin Alınması): Hızla büyüyen yakınmalara yol açan myomları olan, ileride gebelikdüşünmeyen hastalarda uygulanan bir yöntemdir.
ENDOMETRİOZİS
ENDOMETRİOZİSEndometriozis hastalığının ismi "endometrium"dan (rahmin iç duvarınıoluşturan dokudan) geliyor. Endometriozisli kadınlarda, endometriumuoluşturan hücreler, rahim dışında başka organlar üzerinde yerleşimgösteriyor. Bu yerleşim genellikle yumurtalık, tüpler gibi diğer üremeorganları, karın boşluğu veya uzak organlarda olabiliyor.Doku, adet kanamasında görülenin aksine kendini vücuttan dışarı atamaz ve bu dokudankaynaklanan kanama çevredeki dokularda enflamasyon ve şişmeye sebep olur. Bu süreç bölgedeyara dokusuna sebebiyet vererek lezyon veya başka büyümelere neden olabilir. Özellikleyumurtalıkların dahil olduğu vakalarda kan, bulunduğu dokuların iç kısmına gömülerek kanbirikimine ve bunun sonucunda çikolata kistlerinin oluşumuna sebep olabilmektedir.Endometriozis, her yıl Türkiye’de yaklaşık 2 milyon kadını; ciddiperiyodik ağrı, infertilite ve ilişki sırasında ağrıya neden olması sebebiyleolumsuz olarak etkilemektedir. Bu sayı, aynı yaşlardaki kadınların ondabiri olduğu anlamına gelmektedir.
Endometriozis belirtileri nelerdir?•Sürekli kasık ağrısı•Adet döneminde ağrı•Cinsel ilişki sırasında kasık ağrısı•Gebe kalamama•Adet öncesi lekelenme tarzı kanama•Kabızlık – ishal•Büyük abdest yaparken ağrı,•Yan ağrısı, sırt ağrısı•Sık idrara çıkma ve idrarda kan görülmesi endometriozis belirtileriarasında sayılabilir.Endometriozis tedavisiEndometriozis tedavisi ilaç ve cerrahi tedavi olarak iki şekildeİlaç tedavisi: Erken evre hastalıkta adet dönemlerindeki ağrılarıönlemek, adetleri düzene sokmak ve endometriotik odaklarıbaskılamak amacı ile kullanılan başlıca ilaç grupları; doğum kontrolhapları, progestinler, danazol ve GnRH analoglarıdır.Cerrahi tedavi: Endometrioziste ağrıyı azaltmak ve fertilite (üreme)potansiyelini arttırmak için cerrahi de yapılabilinir. Cerrahideendometriyotik dokular uzaklaştırılarak yapışıklıklar serbestleştirilir venormal anatomi sağlanmaya çalışılır. Cerrahi sonrası birçok kadındaağrı şikayeti geçmesine rağmen %40-80 vakada 2 yıl içinde ağrı tekrarortaya çıkabilmektedir. Endometrioma kistleri çok büyük olmadıkça veacil durum yoksa, bu kistlet tekrar oluşacağından ve her yapılanyumurtalıkdokusunuönerilmemektedir. Ameliyat yapılacaksa da ameliyat sonrasına oluşanyapışıklıkların minimuma indirmek için Laparaskopi yoluyla yapılmasıÇocuk istemi olan olgularda konservatif cerrahinin yeterli olmadığıdurumlarda üremeye yardımcı tedavi yöntemi olarak tüp bebekuygulaması gerekli olabilir.
LAPARASKOPİK VE HİSTEROSKOPİK
LAPARASKOPİ VE HİSTEROSKOPİ
Histeroskopi işleminde, bir optik sistem vasıtasıyla rahim içerisi görülerekpek çok hastalığın hem tanısı koyulabilmekte hem de aynı anda tedavisiyapılabilmektedir.Histeroskopi nedir? Kimlere uygulanır?Histeroskopi işleminde, bir optik sistem vasıtasıyla rahim içerisigörülerek pek çok hastalığın hem tanısı koyulabilmekte hem de aynıanda tedavisi yapılabilmektedir. Bu amaçla dış çapı yaklaşık 6-10 mmolan bir endoskop kullanılır.Rahimi oluşturan boşluk normalde kapalı olduğundan görüntüsağlayabilmek için içeriye sıvı verilmesi gerekmektedir. Belli birbasınçla içeri verilen sıvı sayesinde rahim içerisindeki polipler,myomlar veya septumlar (perde) rahatlıkla görülebilir. Aynı anda dapolip veya myomun çıkarılması yahut septumun kesilmesi işlemiyapılabilir.Histeroskopi önerilen durumlar şu şekilde özetlenebilir:•Düzensiz adet kanamaları•Menopoz sonrası kanamalar•İpi içeri kaçmış spiralin çıkarılması•Kısırlık (infertilite) tedavisi öncesi araştırma amaçlı•Tekrarlayan düşükler•Daha önce çekilen rahim filminde şüpheli durumlar (polip,myom,yapışıklık, perde)Laparoskopi nedir? Kimlere uygulanır?Laparoskopi, sıklıkla üreme organlarının ve karın içinin endoskopyardımıyla görüntülenmesini sağlayan ve açık ameliyat yapmaksızınjinekolojik pek çok hastalığın tanı ve tedavisini sağlayan bir metoddur.Bu amaçla genellikle göbek deliğinden 4-12 mm çapındaki endoskoplakarın içerisine girilir. Eğer tanı amaçlı (diagnostik) laparoskopiyapılıyorsa, üreme organları ve komşu organlar gözle değerlendirilerekhastalık varlığı araştırılır. Diagnostik olarak en çok kronik pelvik (kasık)ağrısı, tedaviye yanıtsız adet sancısı ve açıklanamayan infertilite(kısırlık) sebeplerini araştırmak için laparoskopi yapılmaktadır. Ayrıcabilinen bir jinekolojik hastalığı olan olguda açık ameliyat yerine tedavikolaylıkla laparoskopik olarak yapılabilir. Bunun dışında tüplerin bağlanması, dış gebelik ve rahim alınması ameliyatları laparoskopikolarak artık kolayca yapılabilmektedir. Laparoskopinin en önemliavantajları, ameliyat sonrası ağrının çok az olması, estetik olarakameliyat izinin neredeyse hiç olmaması ve hastanın ameliyat sonrasıhemen normal hayatına dönebilmesidir.Laparoskopi yapılabilecek durumlar şu şekilde sıralanabilir:•Tanı amaçlı•Yumurtalık, tüpler ve rahimdeki kitlelerin ayırıcı tanısı (dış gebelik,yumurtalık kisti, myom, endometriozis)•Pelvik (kasık) ağrısı•Adet sancısı•Genital anomaliler (çift rahim vb)•İnfertilite (kısırlık) araştırması•Tedavi amaçlı•Tüplerin bağlanması•Yumurtalık kistlerinin çıkarılması•Dış gebelik ameliyatları•Karın içi yapışıklıkların açılması•Myomektomi (myom çıkarılması)•Laparoskopik asiste vajinal histerektomi (laparoskopi yardımıylarahimin vajinadan çıkarılması)•Laparoskopik histerektomi (laparoskopik olarak rahimin çıkarılması)•Rahim sarkması tedavisi (sakrokolpopeksi)
ADET DÜZENSİZLİĞİ
YUMURTALIK KİSTLERİ
POLİKİSTİK OVER SENDROMU
MENAPOZ VE OSTEOPOROZ
İDRAR KAÇİRMA
HPV, GENİTAL SİĞİLLER VE RAHİM AĞZI KANSERİ
PAP-SMEAR TESTİ
MYOM VE ADENOMYOZİS
ENDOMETRİOZİS
LAPARASKOPİK VE HİSTEROSKOPİK
CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Daha fazla
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar. Follikül kistleri bir zar ile çevrili içinde berrak sıvı olan kistlerdir. Hemorajik kistler ise içlerinde kan bulunan kanlı kistlerdir. Değişik boyutlrada olabilirler. 7-8 cm yi nadiren geçerler. Çok büyük sıklıkla 2 ay içinde kaybolurlar. Kanserleşme özellikleri yoktur. Tedavide bir şey yapılmaz, doğum kontrol haplarının verilmesinin bir anlamı yoktur. Genelde bilinenin aksine bu hapların kistin kaybolmasına ayrı bir etkisi yoktur. Takip yeterlidir.
DAha fazla
2) Çukulata Kistleri, Endometriomalar. Bunlar endometriozis denilen kronik bir hastalığın sonucu yumurtalıkta oluşan kanlı kistlerdir. İyi huylu kistlerdir ancak bir hastalık sonucu oluşurlar ve kendiliğinden kaybolmazlar, değişik boyutlarda olabilirler. Genellikle erişkin yaş grubunda oluşurlar. Şiddetli kasık ağrıları, adet ağrıları, cinsel ilişki sırasında ağrı en tipik belirtileridir. Tedavilerinde genelde 4 cm nin altındakilerde takip, daha büyüklerde laparoskopik kistektomi yani kistin çıkartılması işlemi uygulanır. Tekrarlama eğilimleri vardır. Tekrarlama riskini azaltmak için GnRH analogları denilen ilaçlar veya progesteron hormonu verilebilir.
3) Dermoid Kistler (Matür Kistik Teratomlar). Her yaşta olabilirler. Çocukluk yaşlarında veya 60-70 li yaşlarda olabilirler ancak en sıklıkla genç erişkin kadınlarda 20 li, 30 lu yaşlarda görülürler. İyi huylu kistik tümörlerdir. İçlerinde saş telleri, kemik, diş, yağ dokusu, kıkırdak bulunur. Tedavi daima cerrahidir. Laparoskopik kistektomi yapılabilir. Tekrarlama olasılığı azdır.4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
Polikistik over sendromu (PKOS) doğurganlık çağında en sık görülen hormonal bozukluktur. ABD’de ve Türkiye’de yapılan çalışmaların sonuçlarına göre her 100 kadından 10-15’ini etkilemektedir. Polikistik over sendromu, genetik yatkınlık zemininde gelişir. Anne veya kız kardeşte Polikistik over sendromu olması, Polikistik over sendromu gelişme riskini yüzde 30-50 oranında artırır. Androjen olarak isimlendirilen erkek tipi hormonların yumurtalıklarda (overlerde) yapımı ve kana salınımı artmıştır.
Beyinde hipofiz bezinden salgılanan ve yumurtalıkların normal çalışmasını düzenleyen gonadotropin adı verilen hormonlarda dengesizlik vardır.
Sağlıklı kadınlarda her ay bir kez yumurtlama olurken PKOS’da yumurtlama sayısı çok azalmıştır ya da hiç olmamaktadır.
Yumurtalıklarda her biri çatlamamış yumurta içeren çok sayıda küçük kesecikler (folliküller) bulunur ve bu durum polikistik over görüntüsüne neden olur.
Polikistik over sendromunun belirtileri nelerdir?
Adet gecikmesi, adet düzensizlikleri
DAha fazla
Yüzde ve vücutta istenmeyen tüylerde artış (hirşutizm)
Sivilcelenme (akne)
Ciltte yağlanma (sebore)
Saç dökülmesi (alopesi)
Kolay kilo alma, kilo vermede güçlük
Çocuk sahibi olamama (infertilite)
Polikistik over sendromu tanısı nasıl koyulur?
Aşağıdaki 3 kriterin ikisinin varlığında polikistik over sendromu tanısı koyulur:
Klinik veya laboratuvar olarak erkek tipi hormon fazlalığı (hirşutizm, akne, alopesi ya da kan ölçümlerinde yüksek androjen değerleri)
Yumurtlama sayısında azalma ya da hiç yumurtlama olmaması
Ultrasonografide yumurtalıklarda polikistik over görüntüsü
Polikistik over sendromu tedavi edilmezse ne olur?
Kozmetik yakınmalar yaşam kalitesini ciddi oranda düşürür. Duygudurum bozuklukları, depresyon ve endişe bozuklukları baş gösterir.
Bir grup hastada tedavisiz çocuk sahibi olmak mümkün olmaz. Buna karşılık tedavi ile gebelik ve canlı doğum oranları yüksektir.
Sendromda görülen erkek tipi hormon fazlalığı, yumurtlama bozukluğu ve insülin direnci nedeniyle gizli şeker (prediyabet), şeker hastalığı (tip 2 diyabet), gebelik şekeri (gestasyonel diyabet), obezite, kolesterol bozuklukları ve metabolik sendrom artmış oranda görülür.
PKOS’lu hastalar ileride kalp ve damar hastalıkları gelişimini artıran birçok risk faktörünü genç yaşlarda taşır ancak kalp ve damar hastalıklarının sağlıklı kadınlara göre daha erken ya da daha sık görüldüğüne dair net kanıt henüz yoktur.
Polikistik over sendromunun tedavisi nasıldır?
Polikistik over sendromlu hastalarda tedavi hastanın yakınmalarına göre düzenlenir. Aşırı tüylenme, erkek tipi hormon fazlalığı ve adet düzensizliği ile başvuran hastalarda bu sorunların ortadan kaldırılması için doğum kontrol hapları ve bazı erkek tipi hormon azaltıcı ilaçlar kullanılır. Bu tedavilerin hem etkinliğinin hem de olası istenmeyen etkilerinin değerlendirilmesi yönünden konunun uzmanı doktorların yer aldığı bir sağlık ekibinin takibi son derece önemlidir.
Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda hasta eğer obez ise yaşam tarzı değişiklikleri ile kilo verme kendiliğinden gebelik sağlayabilir. Bunun dışındaki durumlarda kısırlık tedavisinde ağızdan alınan ilaçlar, hormon iğneleri ve aralarında tüp bebek yönteminin de olduğu yardımcı üreme teknikleri kullanılır.
Her kadının doğal bir geçiş dönemidir menopoz.
Menopoz aylık adet kanamalarının kesilmesidir. Genellikle 45–55 yaşlarında görülür. 40 yaş ve altında görüldüğünde Erken menapozdan bahsedilmektedir.
Menopoz döneminde yumurtalıklarda yumurta hücresi, östrojen progesteron hormonu yapımı durur.
Menopoz öncesi dönemde adet dönemi aralıkları uzayıp kısalabilir ve öncesine göre daha kısa sürebilir.
Menopozda sıcak basması, gece terlemesi, uyku problemleri, vajina kuruluğu , bir konuya yoğunlaşmada güçlükler, unutkanlık şikayetlerinden biri veya birkaçı bir çok kadında görülür.
Daha önce rahiminiz alındıysa fakat yumurtalıklarınız duruyorsa menopoz şikayetlerini yine yaşarsınız.
45 yaşın üstünde iseniz ve adet periyodlarınız değişirse bu çoğunlukla menopozu işaret eder.
İki adet arası üç haftadan daha az olursa, kanama miktarınız fazla, adet dönemleri arasında lekelenme olursa veya menopozda olmanıza rağmen tekrar kanamalarınız başlarsa doktora başvurmanız gerekir.
Düzensiz de olsa adet görüyorsanız gebe kalabilirsiniz, ancak bir yıldan daha uzun süredir adet görmüyorsanız gebe kalma ihtimaliniz yoktur.
Daha fazla
Menopoz şikayetleri ile baş edebilmek için ince ve pamuklu giysiler giymek, sıcak ortamlardan kaçınmak, sıcak içecekleri ve alkolü az tüketmek yararlı olabilir. Sigara menopoz şikayetlerini arttırır. Egzersiz sizi depresyondan uzaklaştırır, kemiklerinizi kuvvetlendirir.
Menopoz şikayetleri hormon ve bazı depresyon ilaçları ile tedavi edilebilir. Şikayetleriniz sizi rahatsız ediyorsa HRT ( hormon replasman tedavisi ) önerilmektedir. Estrojen+ Progesteron veya Östrojen tedavisi değişik yollarla kullanılmaktadir. ( tablet, cilt bandı, vajinal kullanmlı östrojen ) Bu tedaviler maksimum 5 yıl verilmektedir, ancak tromoz riski, ve ailede meme kanser olan bayanlara bu tedavi sakıncalıdır.
Soya fasulyesi, nohut, mercimek, keten tohumu, tahıllar, meyve ve sebzelerde bitki kaynaklı östrojenler bulunur. Bu yiyecekleri tüketmeniz yararlıdır. Ancak bitkisel ürünlerin menopoz şikayetleri üzerine etkileri fazla yoktur.
OSTEOPOROZ
Menopozdan sonra pek çok kadında osteoporoz ile sonuçlanabilen kemik kaybı gelişir. Sağlıklı kemik yoğun ve güçlüdür ve büyük miktarda basınca dayanabilir. Ancak, osteoporoz geliştiğinde, kemikler incelir ve kırılgan bir hal alır ki bu kemiklerin kırılma olasılığını arttırır. Kemiğe direncini veren maddeler özellikler kalsiyumun kemikten uzaklaşması ile osteoporoz oluşur.
Östrojen hormonun olmadığı durumlarda kemik kaybı hızlanır ve menopozal dönemde gözlenen osteoporoz ortaya çıkar. Menopozda hormon replasman tedavisi alan kadınlarda kemik erimesi daha az olmaktadır fakat dikkat edilmesi gereken nokta günümüzde ateş basması gibi hiçbir menopozal şikâyeti olmayan kadınlara sadece kemik erimesini önlemek amacıyla östrojen yani hormon tedavisi önerilmemektedir.
Erken evrede osteoporoz fark edilebilecek nitelikte çok az fiziksel değişikliğe yol açar. Ancak, hastalık ilerledikçe özellikle omurga, el bilekleri ve kalça kemiklerinde basit travmalarla kırıklar oluşabilir. Kemik kaybı kişide ağrılara, boy kısalmasına, hareket kısıtlılığına ya da omurganın eğrilmesine dahi ("kocakarı kamburu" olarak da bilinir) yol açabilir.
Osteoporoz Riskine Katkıda Bulunabilecek Diğer Etkenler
Sigara
Çok fazla alkol tüketimi
Çok az egzersiz, hareketsizlik
Çok az kalsiyum alımı (şimdi ya da çocukluk çağında)
Steroidler (astım ve artrit tedavisinde sık kullanılırlar) ve tiroid hormonu (çok yüksek dozda) gibi belirli ilaçların kullanımı
Erken menopoz (45 yaşından önce)
Genetik faktörler
Tedavi
İlaç tedavisinde kemik yıkımını azaltanlar (kalsiyum, bifosfonatlar, raloksifen, kalsitonin ve hormon replasman) ve kemik yapını arttıran (Flor, Paratiroid hormon, D vitamini) olmak üzere çeşitli ilaçlar kullanılır.
Tedavide beslenme, egzersiz, yeterli güneş ışını alma, yaşam şeklinin düzenlemesi de önemlidir.
Korunmak İçin Neler Yapmalı?
Kalsiyum ve D vitamini yönünden yeterli beslenme
Güneş ışınlarından yeterince yararlanma
Bol hareket ve egzersiz
Sigara, alkol ve aşırı kafein gibi kötü alışkanlıklarında osteoporozu artırıcı etkenlerden uzak durma.
Kişinin kendi kontrolü dışında idrarının tutamaması problemine “İdrar kaçırma” denir. Kadınlar için, özellikle de menopoz sonrası dönemdekiler için çok büyük bir sağlık problemidir. Bu sorunu olan kadınlar açısından hem sosyal hem de hijyenik zorluklara neden olur. İdrar kaçırma, menopoz dönemi ve sonrası kadınların en büyük problemlerinden biridir. Bu konuda hassas davranmak ve tedavi yöntemlerini öğrenmek için bir kadın doğum uzmanına başvurmak çok önemlidir.
Kadınlarda idrar kaçırma şikayetlerinin en önemli nedeni genetik yapıdır. Bağ dokusu, kalıtımsal olarak zayıf ve sarkmaya eğilimli olan bireylerde, bu problem sıklıkla oluşur. Diğer nedenleri ise;
Kronik solunum yolu hastalıkları
Zor doğumlar
Daha önce geçirilen vajinal operasyonlar
Menopoz
Daha fazla
Radyasyon tedavisi
Kronik kabızlık oluşturur.
Esas olarak üç tip idrar kaçırma vardır.
Stres tipi idrar kaçırma: Öksürme, ıkınma, hapşırma gibi karın içi basıncı arttırmakla beraber gerçekleşir.
Urge tipi idrar kaçırma: Bazen nedensiz , bazen de su sesi, gülme gibi nedenlerle olan idrar kesesinin kasılması ile oluşur
Taşma Tipi idrar kaçırma: Şeker hastalığı ve çeşitli sinir hastalıkları nedeni ile idrar kesesinin kasılıp boşalamama nedeni ile gelişirler.
İdrar kaçırma şikayeti ile başvuran hastaların tedavisinde ilk olarak konservatif, yani cerrahi olmayan seçenekleri uygulanır. Bunlar arasında;
Kegel ve kone egzersizleri ( vajen etrafı kasları güçlendirici egzersizler )
Vaginal pesserler ( sarkmayı engelleyici aygıtlar )
Elektrikle uyarma tedavileri ( FESS )
İlaç tedavileri sıralanabilir.
Konservatif tedavilere uygun olmayan hastalar için cerrahi tedavi önemli bir seçenektir. Eskiden uzun süreli yatmayı gerektiren ve uzun dönemli başarı oranı düşük operasyon tekniklerinin yerini, günümüzde genel anestezi ve hastanede kalmayı gerektirmeyen, maksimum 30 dakikada uygulanan operasyonlar almıştır.
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
DAha fazla
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar. Follikül kistleri bir zar ile çevrili içinde berrak sıvı olan kistlerdir. Hemorajik kistler ise içlerinde kan bulunan kanlı kistlerdir. Değişik boyutlrada olabilirler. 7-8 cm yi nadiren geçerler. Çok büyük sıklıkla 2 ay içinde kaybolurlar. Kanserleşme özellikleri yoktur. Tedavide bir şey yapılmaz, doğum kontrol haplarının verilmesinin bir anlamı yoktur. Genelde bilinenin aksine bu hapların kistin kaybolmasına ayrı bir etkisi yoktur. Takip yeterlidir.
2) Çukulata Kistleri, Endometriomalar. Bunlar endometriozis denilen kronik bir hastalığın sonucu yumurtalıkta oluşan kanlı kistlerdir. İyi huylu kistlerdir ancak bir hastalık sonucu oluşurlar ve kendiliğinden kaybolmazlar, değişik boyutlarda olabilirler. Genellikle erişkin yaş grubunda oluşurlar. Şiddetli kasık ağrıları, adet ağrıları, cinsel ilişki sırasında ağrı en tipik belirtileridir. Tedavilerinde genelde 4 cm nin altındakilerde takip, daha büyüklerde laparoskopik kistektomi yani kistin çıkartılması işlemi uygulanır. Tekrarlama eğilimleri vardır. Tekrarlama riskini azaltmak için GnRH analogları denilen ilaçlar veya progesteron hormonu verilebilir.
3) Dermoid Kistler (Matür Kistik Teratomlar). Her yaşta olabilirler. Çocukluk yaşlarında veya 60-70 li yaşlarda olabilirler ancak en sıklıkla genç erişkin kadınlarda 20 li, 30 lu yaşlarda görülürler. İyi huylu kistik tümörlerdir. İçlerinde saş telleri, kemik, diş, yağ dokusu, kıkırdak bulunur. Tedavi daima cerrahidir. Laparoskopik kistektomi yapılabilir. Tekrarlama olasılığı azdır.
4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
PAP-SMEAR TESTİ
Smear testi rahim ağzını (serviks) değerlendirmek ve kanseröncüsü durumlar açısından kontrol etmek için kadınlara yapılanözel bir rahim ağzı tarama testidir. Pap smear testienfeksiyonlar veya inflamasyon gibi diğer durumları bulmayayardımcı olabilir. Bazen bir pelvik muayene ile aynı zamandayapılır ve aynı zamanda belirli tiplerde human papilloma virüsü(HPV) için bir test olarak da yapılabilir. Pap testi vePapanicolaou testi de denir.Smear testi yapmaktaki amaç rahim ağzında kanser olmayan fakatfarkedilmezse uzun yıllar sonra kansere dönüşme riski olan bazı lezyonlarıerkenden farketmektir. Böylelikle erkenden farkedilen bu lezyonlar tedavi edilirve kansere dönüşmeden ortadan kaldırılır.Yani smear testi yapmaktaki amaç rahim ağzı kanseri başlamış kişileri saptamak değildir, kanserbaşlamadan yıllar öncesindeki lezyonları saptamaktır. Smear testi yapılmayan kadınlarda bulezyonlar farkedilmez ve uzun yıllar sonra kansere dönüşebilirler. Rahim ağzı kanserine yola açanHPV enfeksiyonun taraması çok önemlidir. HPV pozitif ise smear testi yapılması gerekmektedir,daha sonra kolposkopi dediğimiz kamerayla rahim ağzı değerlendirlip, şüheli alanlar görülmekte,gerekirse biyopsi yapılmaktadır. Her yıl smear testi yaptırmak gerekmektedir. HPV negatif ise 5 yılsonra tekrar smearle beraber tekrar edilmesi önerilmektedir.Pap smear nasıl yapılır?Pap smear testi sadece birkaç dakika süren bir prosedürdür. Tamamen ya da sadece belden aşağıdoğru soyunmanız istenebilir. Muayene sırasında vajinaya yavaşça spekulum adı verilen bir aletyerleştirecektir. Spekulum vajinanızın duvarlarını ayrı tutar, böylece doktorunuz rahim boynunuzukolayca görebilir. Spekulumun yerleştirilmesi pelvis bölgenizdeki basınç hissine neden olabilir.Sonra yumuşak bir fırça ile rahim ağzındaki ve az içindeki akıntıdan örnek alınmaktadır. Bu işlemsırasında genellikle acı duyulmaz.Numuneler kansere veya prekanseröz duruma işaret eden hücrelerin varlığını araştırmak üzere birlaboratuvara gönderir. 2 yöntemle değerlendime yapımaktadır, serviksinizden alınan hücre örneğiniözel solüsyonla (sıvı bazlı Pap testi) veya cam slaytta (geleneksel Pap smear) korumak için özel birsıvı tutan bir kaba aktarır. Sıvı bazlı smear tetsin güveniriği daha iyi olduğundan son zamandacamda geleneksel smear test nadır kullanılmaktadır.
MYOMLAR
Myoma uteri uterusun (rahim) en sık rastlanan iyi huylu tümörüdür. Üremeçağındaki kadınların % 20-25`inde görülür. 40 yaş üstündeki kadınlarda belirtivermeyen myomlar % 45-50 oranında görülür. Myomlar sıklıkla fizikmuayenede saptanır, fakat ultrasonografinin yaygın olarak kullanılmayabaşlanmasından sonra belirti vermeyen küçük myom nodülllerinin kolaylıklasaptanması myomların eskiden sanıldığından daha sıklıkta ve çok genç yaşlarda bile görüldüğünü ortaya koymuştur.Bugün için myomların oluş nedenlerini bilmiyoruz. Ancak bilinen bazı özellikleri sözkonusudur. Genelliklegebelik geçirmemiş, doğum yapmamış, bekar, hiç evlenmemiş kadınlarda daha sık görülürler. Gebeliksırasında büyüme eğilimleri vardır. Kız çocukları ve genç kızlarda görülmezler, menopoz sonrası yenimyom oluşumu olmaz. Bütün bu özellikler myomların yumurtalıklardan salgılanan estrojen adlı kadınlıkhormonu ile ilişkili olduğunu göstermektedir. 1- Artmış Estrojen Düzeyi: Gebelik döneminde myomlarda artmış esterojen düzeyine bağlı olarakbüyüme görülürken, menopozda ise esterojen düzeyindeki düşüşe bağlı olarak myomlarda küçülmegörülmektedir.2- Kalıtım: Özellikle anne kız kardeş veya anneannesi gibi birinci derece akrabalarında myom olankişilerde gelişmesi riski fazladır.Myomların çeşitleri:1- Subseröz myomlar (rahmin dış tabakasında)2- İntramural myomlar (rahmin orta tabakasında)3- Submüköz myomlar (rahmin iç tabakasında)4- Servikal myomlar (rahim ağzında)5- Saplı myomlar6- İntraligamenter myomlar (rahmin yanında, ondan ayrı bir kitle olarak)7- Parazitik myomlar (Karın boşluğunda serbest olarak bulunan myom)ŞİKAYETLERİMyomlar sıklıkla belirti vermezler. Normal jinekolojik muayeneler sırasında tesadüfen tespit edilirler. Ancakçoğu zaman büyüme ile orantılı olarak şu bulguları verebilirler
DAha fazla
* Fazla miktarda adet kanamaları* Cinsel ilişki sonrası kanama* Adet arası dönemde ara kanama* Sık sık idrara çıkma* Karında büyüme veya şişlik* Adet dönemlerinde yada cinsel ilişki sırasında kuyruk sokumuna doğru ağrı* Fazla miktarda kanamalar bağlı kansızlık* Tüplerin yada rahmin ağzını kapayan myomlar kısırlığa neden olurlar* Büyük myomlar barsaklara bası yaparak barsak içinde dışkının ilerlemesine engel olmak suretiylekabızlığa neden olurlar.* Döllenmiş yumurtanın rahmin içinde gömülüp kalmasına engelleyici şekilde yerleşmiş myomlartekrarlayan düşüklere neden olurlar.Myomlar ve Kanserler Arasında İlişki Var Mıdır?Myomu olan hastalarda kanser gelişme riski (1/10000) onbinde birdir. Özellikle menopozdan sonramyomlarda ani büyüme görülmesi kanser şüphesi doğurur. Böyle durumlarda rahim cerrahi olarakçıkarılmalıdır.Myom Tanısı Nasıl Konulur?Myom tanısı koymak kolaydır. Tipik belirtilerle gelen bir kadında yapılan jinekolojik değerlendirme(muayene ve ultrason) %99 doğrulukta tanı koydurur.
Ultrasononografi Myom tanısında kullanılan en yararlı ve güvenilir tanı yöntemidir. Myomların sayısı,büyüklükleri ve yerleşim yerleri kolayca görülebilir. Özellikle vajinal yoldan yapılan USG daha yararlıdır.Tomografi ve MR ise USG kadar bilgi veri. Daha pahalı olduğundan gereksizdir.MYOM TEDAVİSİMyom tedavisi cerrahidir, günümüzde medikal tedavisi yoktur. Tüm myomların cerrahi ile çıkarılması gerekyoktur. Ağrı, basınç hissi, düzensiz ve aşırı kanama yakınmaları olmayan hastaların düzenli kontrolleriyapılarak myom boyutları takip edilir. İleride gebelik düşünen hastalar veya menopoza girecek olanhastalar bu şekilde takip edilir.Yakınmalara yol açan ve hızla büyüyen myomlar cerrahi olarak çıkarılmalıdır. Myomun yeri ve büyüklüğücerrahinin tipini belirler.Myomektomi: Myomun uterus (rahim) duvarında basitçe sıyrılarak çıkartılması işlemidir. Çocuk isteyenkişilerde uterusun korunmasını sağlayan bir yaklaşımdır. 3 farklı teknikle yapılabilir.Laparoskopik myomektomi. Myom cerrahisinde günümüzde yaygın olarak kullanılır. Özellikle subseröz veintramural myomlar bu yolla çıkartılırlar. Karın açılmadığı için iyileşme çok daha hızlı ve rahat olur, hastadaha az ağrı duyar, normal yaşantısına daha hızlı döner.Laparotomik myomektomi. Myom laporoskopik olarak alınmayacak kadar büyük ise karın açılarakuygulanan klasik ameliyat ile myomektomi gerçekleştirilir. Bu işlem uterus duvarında incelmeye nedenolabileceğinden sonraki gebeliklerde normal (vajinal) doğum yerine sezeryan tercih edilmek zorundakalınır.Histeroskopik myomektomi. Özellikle rahim iç boşluğundan gelişen submüköz myomlar bu yollaalınabilirler. Burada özel aletlerle vajinal yoldan rahim içi boşluğa girilerek myom parçalar halindeçıkartılır.Histerektomi (Rahmin Alınması): Hızla büyüyen yakınmalara yol açan myomları olan, ileride gebelikdüşünmeyen hastalarda uygulanan bir yöntemdir.
ENDOMETRİOZİSEndometriozis hastalığının ismi "endometrium"dan (rahmin iç duvarınıoluşturan dokudan) geliyor. Endometriozisli kadınlarda, endometriumuoluşturan hücreler, rahim dışında başka organlar üzerinde yerleşimgösteriyor. Bu yerleşim genellikle yumurtalık, tüpler gibi diğer üremeorganları, karın boşluğu veya uzak organlarda olabiliyor.Doku, adet kanamasında görülenin aksine kendini vücuttan dışarı atamaz ve bu dokudankaynaklanan kanama çevredeki dokularda enflamasyon ve şişmeye sebep olur. Bu süreç bölgedeyara dokusuna sebebiyet vererek lezyon veya başka büyümelere neden olabilir. Özellikleyumurtalıkların dahil olduğu vakalarda kan, bulunduğu dokuların iç kısmına gömülerek kanbirikimine ve bunun sonucunda çikolata kistlerinin oluşumuna sebep olabilmektedir.Endometriozis, her yıl Türkiye’de yaklaşık 2 milyon kadını; ciddiperiyodik ağrı, infertilite ve ilişki sırasında ağrıya neden olması sebebiyleolumsuz olarak etkilemektedir. Bu sayı, aynı yaşlardaki kadınların ondabiri olduğu anlamına gelmektedir.
Endometriozis belirtileri nelerdir?•Sürekli kasık ağrısı•Adet döneminde ağrı•Cinsel ilişki sırasında kasık ağrısı•Gebe kalamama•Adet öncesi lekelenme tarzı kanama•Kabızlık – ishal•Büyük abdest yaparken ağrı,•Yan ağrısı, sırt ağrısı•Sık idrara çıkma ve idrarda kan görülmesi endometriozis belirtileriarasında sayılabilir.Endometriozis tedavisiEndometriozis tedavisi ilaç ve cerrahi tedavi olarak iki şekildeyapılır:İlaç tedavisi: Erken evre hastalıkta adet dönemlerindeki ağrılarıönlemek, adetleri düzene sokmak ve endometriotik odaklarıbaskılamak amacı ile kullanılan başlıca ilaç grupları; doğum kontrolhapları, progestinler, danazol ve GnRH analoglarıdır.Cerrahi tedavi: Endometrioziste ağrıyı azaltmak ve fertilite (üreme)potansiyelini arttırmak için cerrahi de yapılabilinir. Cerrahideendometriyotik dokular uzaklaştırılarak yapışıklıklar serbestleştirilir venormal anatomi sağlanmaya çalışılır. Cerrahi sonrası birçok kadındaağrı şikayeti geçmesine rağmen %40-80 vakada 2 yıl içinde ağrı tekrarortaya çıkabilmektedir. Endometrioma kistleri çok büyük olmadıkça veacil durum yoksa, bu kistlet tekrar oluşacağından ve her yapılanameliyatyumurtalıkdokusunuazaltacağındanönerilmemektedir. Ameliyat yapılacaksa da ameliyat sonrasına oluşanyapışıklıkların minimuma indirmek için Laparaskopi yoluyla yapılmasıönerilmektedir.Çocuk istemi olan olgularda konservatif cerrahinin yeterli olmadığıdurumlarda üremeye yardımcı tedavi yöntemi olarak tüp bebekuygulaması gerekli olabilir.
LAPARASKOPİ VE HİSTEROSKOPİ
Histeroskopi işleminde, bir optik sistem vasıtasıyla rahim içerisi görülerekpek çok hastalığın hem tanısı koyulabilmekte hem de aynı anda tedavisiyapılabilmektedir.Histeroskopi nedir? Kimlere uygulanır?Histeroskopi işleminde, bir optik sistem vasıtasıyla rahim içerisigörülerek pek çok hastalığın hem tanısı koyulabilmekte hem de aynıanda tedavisi yapılabilmektedir. Bu amaçla dış çapı yaklaşık 6-10 mmolan bir endoskop kullanılır.Rahimi oluşturan boşluk normalde kapalı olduğundan görüntüsağlayabilmek için içeriye sıvı verilmesi gerekmektedir. Belli birbasınçla içeri verilen sıvı sayesinde rahim içerisindeki polipler,myomlar veya septumlar (perde) rahatlıkla görülebilir. Aynı anda dapolip veya myomun çıkarılması yahut septumun kesilmesi işlemiyapılabilir.Histeroskopi önerilen durumlar şu şekilde özetlenebilir:•Düzensiz adet kanamaları•Menopoz sonrası kanamalar•İpi içeri kaçmış spiralin çıkarılması•Kısırlık (infertilite) tedavisi öncesi araştırma amaçlı•Tekrarlayan düşükler•Daha önce çekilen rahim filminde şüpheli durumlar (polip,myom,yapışıklık, perde)Laparoskopi nedir? Kimlere uygulanır?Laparoskopi, sıklıkla üreme organlarının ve karın içinin endoskopyardımıyla görüntülenmesini sağlayan ve açık ameliyat yapmaksızınjinekolojik pek çok hastalığın tanı ve tedavisini sağlayan bir metoddur.Bu amaçla genellikle göbek deliğinden 4-12 mm çapındaki endoskoplakarın içerisine girilir. Eğer tanı amaçlı (diagnostik) laparoskopiyapılıyorsa, üreme organları ve komşu organlar gözle değerlendirilerekhastalık varlığı araştırılır. Diagnostik olarak en çok kronik pelvik (kasık)ağrısı, tedaviye yanıtsız adet sancısı ve açıklanamayan infertilite(kısırlık) sebeplerini araştırmak için laparoskopi yapılmaktadır. Ayrıcabilinen bir jinekolojik hastalığı olan olguda açık ameliyat yerine tedavikolaylıkla laparoskopik olarak yapılabilir. Bunun dışında tüplerin bağlanması,
DAha fazla
dış gebelik ve rahim alınması ameliyatları laparoskopikolarak artık kolayca yapılabilmektedir. Laparoskopinin en önemliavantajları, ameliyat sonrası ağrının çok az olması, estetik olarakameliyat izinin neredeyse hiç olmaması ve hastanın ameliyat sonrasıhemen normal hayatına dönebilmesidir.Laparoskopi yapılabilecek durumlar şu şekilde sıralanabilir:•Tanı amaçlı•Yumurtalık, tüpler ve rahimdeki kitlelerin ayırıcı tanısı (dış gebelik,yumurtalık kisti, myom, endometriozis)•Pelvik (kasık) ağrısı•Adet sancısı•Genital anomaliler (çift rahim vb)•İnfertilite (kısırlık) araştırması•Tedavi amaçlı•Tüplerin bağlanması•Yumurtalık kistlerinin çıkarılması•Dış gebelik ameliyatları•Karın içi yapışıklıkların açılması•Myomektomi (myom çıkarılması)•Laparoskopik asiste vajinal histerektomi (laparoskopi yardımıylarahimin vajinadan çıkarılması)•Laparoskopik histerektomi (laparoskopik olarak rahimin çıkarılması)•Rahim sarkması tedavisi (sakrokolpopeksi)
Seks insan yaşamının vazgeçilmez bir parçası. Ama birçok şeyde olduğu gibi sekste de bazı riskler var. Bunlardan biri istenmeyen gebelik, diğeri de cinsel yolla bulaşan hastalıklar.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar her zaman belirti göstermez veya gösterdiği belirtiler sanıldığı kadar belirgin olmaz. Belirtileri keşfetmek hangi cinsel hastalığı taşıdığınızı ortaya çıkarır. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavi edilmemesi HIV/AIDS gibi başka hastalıklara yakalanma olasılığını da artırır. Bu hastalıklar cildi hassas hale getireceği için virüsler vücudunuza girmek için kestirme yol oluşturabilir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan en yaygın olanlarından bazılarına bakalım:
Genital herpes: Uçuk virüsünün bir türü olan HSV 2’den kaynaklanır. Ömür boyu hiç belirti göstermeyebilir. O yüzden partnerler farkında bile olmadan birbirlerine bulaştırabilir. Bazen de ilk kez ortaya çıktından sonra hafif şekilde seyredebilir. Günümüzde virüs baskılayıcı ilaçlar sayesinde kontrol altına alınması mümkündür.
Genital siğil: Siğil virüsü HPV’nin birçok türü vardır. Bir türü kadınları rahim ağzı kanserine daha yatkın hale getirebilir. HPV de genelde belirti vermez. Genital siğili baskılayıcı ilaçlar vardır. Arada tekrar edebilir. Genital siğilin kontrol altına alınması mümkündür.
Daha fazla
HIV: İnsan bağışıklık yetmezliği virüsünün enfeksiyonudur. HIV, vücudun virüs, bakteri ve mantarlarla savaşma yeteneğini engeller. HIV, AIDS değildir. Ama HIV AIDS ile sonuçlanabilir. Günümüzde HIV’in bu ilerleme sürecini yavaşlatan tedaviler denenmektedir ve araştırmalar devam etmektedir. Başta hiç belirti göstermeyebilir. Bazı kişilerde iki ila altı haftaya kadar grip benzeri bir hastalık ortaya çıkabilir.
Sifilis: Diğer adıyla frengi, yukarıdakilerden farklı olarak bir bakteri enfeksiyonudur. Genelde genital bölgelerde görülür. Dört aşaması vardır. Tedavisi mevcuttur ama alacağınız sonuç bu dört aşamadan hangisinde olduğunuza da bağlıdır.
Gonore: Diğer adıyla belsoğukluğu da genital bölgeyi etkileyen bakteriyel bir enfeksiyondur. Vücudun başka yerlerinde de çıkabilir. Belirtiler temastan yaklaşık on gün sonra ortaya çıkabilir. Bazen belirtiler ortaya çıkana kadar aylar geçebilir.
Ne olursa olsun, cinsel yolla bulaşan hastalıklar kabusunuz olmasın. Durex prezervatifler ile önleminizi alın. Ama unutmayın, prezervatif bu hastalıklara karşı %100 koruma sağlamaz. O yüzden cinsel yolla bulaşan bir hastalıkla temas ettiğinizden şüpheleniyorsanız hemen ilgili konuda uzman bir doktorla görüşün. O size gereken testleri yapıp teşhisi koyacaktır. Ama cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklar kanda hemen görülmeyebilir ve birkaç günden birkaç haftaya kadar beklemeniz gerekebilir. Neyse ki günümüzde birçok cinsel yolla bulaşan hastalığın tedavisi mümkündür ve araştırmalar sürekli devam etmektedir.
CEBELIK VE DOĞUM
GEBELİĞE HAZİRLİK
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
1.TRİMESTER
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
2.TRİMESTER
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
3.TRİMESTER
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
DOĞUM & SEZARYEN
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
KÜRETAJ
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
GEBELİĞE HAZİRLİK
1.TRİMESTER
2.TRİMESTER
3.TRİMESTER
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Daha fazla
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar.
DAha fazla
4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
Polikistik over sendromu (PKOS) doğurganlık çağında en sık görülen hormonal bozukluktur. ABD’de ve Türkiye’de yapılan çalışmaların sonuçlarına göre her 100 kadından 10-15’ini etkilemektedir. Polikistik over sendromu, genetik yatkınlık zemininde gelişir. Anne veya kız kardeşte Polikistik over sendromu olması, Polikistik over sendromu gelişme riskini yüzde 30-50 oranında artırır. Androjen olarak isimlendirilen erkek tipi hormonların yumurtalıklarda (overlerde) yapımı ve kana salınımı artmıştır.
Beyinde hipofiz bezinden salgılanan ve yumurtalıkların normal çalışmasını düzenleyen gonadotropin adı verilen hormonlarda dengesizlik vardır.
Sağlıklı kadınlarda her ay bir kez yumurtlama olurken PKOS’da yumurtlama sayısı çok azalmıştır ya da hiç olmamaktadır.
Yumurtalıklarda her biri çatlamamış yumurta içeren çok sayıda küçük kesecikler (folliküller) bulunur ve bu durum polikistik over görüntüsüne neden olur.
Polikistik over sendromunun belirtileri nelerdir?
DAha fazla
Yumurtlama sayısında azalma ya da hiç yumurtlama olmaması
Ultrasonografide yumurtalıklarda polikistik over görüntüsü
Polikistik over sendromu tedavi edilmezse ne olur?
Kozmetik yakınmalar yaşam kalitesini ciddi oranda düşürür. Duygudurum bozuklukları, depresyon ve endişe bozuklukları baş gösterir.
Bir grup hastada tedavisiz çocuk sahibi olmak mümkün olmaz. Buna karşılık tedavi ile gebelik ve canlı doğum oranları yüksektir.
Sendromda görülen erkek tipi hormon fazlalığı, yumurtlama bozukluğu ve insülin direnci nedeniyle gizli şeker (prediyabet), şeker hastalığı (tip 2 diyabet), gebelik şekeri (gestasyonel diyabet), obezite, kolesterol bozuklukları ve metabolik sendrom artmış oranda görülür.
PKOS’lu hastalar ileride kalp ve damar hastalıkları gelişimini artıran birçok risk faktörünü genç yaşlarda taşır ancak kalp ve damar hastalıklarının sağlıklı kadınlara göre daha erken ya da daha sık görüldüğüne dair net kanıt henüz yoktur.
Polikistik over sendromunun tedavisi nasıldır?
Polikistik over sendromlu hastalarda tedavi hastanın yakınmalarına göre düzenlenir. Aşırı tüylenme, erkek tipi hormon fazlalığı ve adet düzensizliği ile başvuran hastalarda bu sorunların ortadan kaldırılması için doğum kontrol hapları ve bazı erkek tipi hormon azaltıcı ilaçlar kullanılır. Bu tedavilerin hem etkinliğinin hem de olası istenmeyen etkilerinin değerlendirilmesi yönünden konunun uzmanı doktorların yer aldığı bir sağlık ekibinin takibi son derece önemlidir.
Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda hasta eğer obez ise yaşam tarzı değişiklikleri ile kilo verme kendiliğinden gebelik sağlayabilir. Bunun dışındaki durumlarda kısırlık tedavisinde ağızdan alınan ilaçlar, hormon iğneleri ve aralarında tüp bebek yönteminin de olduğu yardımcı üreme teknikleri kullanılır.
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
DAha fazla
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar. Follikül kistleri bir zar ile çevrili içinde berrak sıvı olan kistlerdir. Hemorajik kistler ise içlerinde kan bulunan kanlı kistlerdir. Değişik boyutlrada olabilirler. 7-8 cm yi nadiren geçerler. Çok büyük sıklıkla 2 ay içinde kaybolurlar. Kanserleşme özellikleri yoktur. Tedavide bir şey yapılmaz, doğum kontrol haplarının verilmesinin bir anlamı yoktur. Genelde bilinenin aksine bu hapların kistin kaybolmasına ayrı bir etkisi yoktur. Takip yeterlidir.
2) Çukulata Kistleri, Endometriomalar. Bunlar endometriozis denilen kronik bir hastalığın sonucu yumurtalıkta oluşan kanlı kistlerdir. İyi huylu kistlerdir ancak bir hastalık sonucu oluşurlar ve kendiliğinden kaybolmazlar, değişik boyutlarda olabilirler. Genellikle erişkin yaş grubunda oluşurlar. Şiddetli kasık ağrıları, adet ağrıları, cinsel ilişki sırasında ağrı en tipik belirtileridir. Tedavilerinde genelde 4 cm nin altındakilerde takip, daha büyüklerde laparoskopik kistektomi yani kistin çıkartılması işlemi uygulanır. Tekrarlama eğilimleri vardır. Tekrarlama riskini azaltmak için GnRH analogları denilen ilaçlar veya progesteron hormonu verilebilir.
3) Dermoid Kistler (Matür Kistik Teratomlar). Her yaşta olabilirler. Çocukluk yaşlarında veya 60-70 li yaşlarda olabilirler ancak en sıklıkla genç erişkin kadınlarda 20 li, 30 lu yaşlarda görülürler. İyi huylu kistik tümörlerdir. İçlerinde saş telleri, kemik, diş, yağ dokusu, kıkırdak bulunur. Tedavi daima cerrahidir. Laparoskopik kistektomi yapılabilir. Tekrarlama olasılığı azdır.
4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
TÜP BEBEK
KADIN ÜREME SİSTEMİ
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
KISIRKIK TEDAVESI
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
KADIN ÜREME SİSTEMİ
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
KISIRKIK TEDAVESI
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar.
4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
KADIN ÜREME SİSTEMİ
KISIRKIK TEDAVESI
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Daha fazla
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar.
DAha fazla
4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
GENİTAL ESTETİK
VAJEN DARALTMA
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
LABİOPLASTİ
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
PRP VE DOLGU UYGULAMASI
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Adet düzensizliğinin çeşitleri:
Amenore: Adet görememe
Oligomenore: Adet sıklığının azalması, iki adet arasındaki sürenin 35 günün üzerinde olması durumudur.
Hipomenore: Adet döneminde kanama miktarının az olması
Polimenore:Sık adet görme, İki adet arsı sürenin 21 günden daha kısa olması durumudur
Hipermenore: Normal şartlarda devam eden adet kanamalarının, süresinde olması ama kanama miktarının fazla olmasıdır
Menoraji: Düzenli adetlerin oldukça yoğun miktarda ve süre olarak 7 günden fazla olmasıdır.
Metroraji: Düzeni belli olmayan, tamamen düzensiz adet kanaması
Menometroraji:Düzensiz ve aşırı adet kanaması
Ara kanama: Düzenli adet gören kadınlarda ara dönemde kanama olması
İlişki sonrası(Postcoital) kanama: Cinsel ilişkiden hemen sonra veya ertesi gün kanama olmasıdır.
Menapoz: Adet kanamalarının bitmesi(adetten kesilme)
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
VAJEN DARALTMA
LABİOPLASTİ
PRP VE DOLGU UYGULAMASI
İlk adet kanaması 8 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar değişkenlik gösterebilir. Ancak genellikle genç 12 yaş civarında ilk adet görülmektedir. Adet kanamasının son görüldüğü yaş ise menapoza bağlı sebeplerinden ötürü değişiklik göstermektedir
Adet döngüsünün uzunluğu ve kanamanın miktarı her kadına özgüdür. Bununla birlikte, çoğu kadın 24 ila 34 gün arasında değişen bir döngüye sahiptir. Kanama yaklaşık dört veya beş gün sürer, kan kaybı yaklaşık 40-100 cc’dir (çay bardağı ).
Adet düzensizliği kadınların hayatları boyunca sıkça karşılaştıkları bir durumdur.
Daha fazla
Adet düzensizliği durumları çeşitli sağlık sorunlarından kaynaklı yaşanabilmektedir. Bu süreçte bir jinekoloğa muayene olmanızda fayda vardır. Adet düzensizliğine yol açan durumlar:
1. Stres. Adet dönemini düzenleyen beynin hipotalamus bölgesidir. Stres döneminde yaşanan durumlar, beynin bu bölgesini etkiler ve adet düzensizliğine kaynaklık eder.
2. Düşük vücut ağırlığı. Eğer kilonuz, normal kabul edilen kilonuzun %10 altında ise vücudunuzun çalışma şekli değişir ve bu da yumurtlama üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratır.
3. Aşırı kilo ya da obezite. Düşük kilonun tam tersi olarak fazla kilolu ve hatta obezite ayarında olan bir vücut yapısına sahip kadınlarda da adet düzensizliği sorunu baş göstermektedir. Fazla kilo, hormonal değişikliklere neden olur ve bu da adet gecikmesi sorununu ortaya çıkartır.
4. Polikistik Over Sendromu (PKOS). Yumurtalıklar üzerindeki kistlerin androjen gibi erkeklik hormonlarını fazla üretme süreci adet düzensizliği yaratır. Öyle ki, bu iki durum birbirini tetikler. Androjenlerin fazla olması kistleri arttırıken, kistler de androjenlerin çoğalmasına neden olur
5. Doğum Kontrol Hapları. Doğum kontrol hapları yapısal olarak yumurtalıklarızın yumurta gelişimini ve yumurta bırakmasını engelleyen östrojen ve progesteron hormonları içermektedir. Belirli aralıklarla kullanılan doğum kontrol hapının kesilmesinin ardından adet düzensizliğini toparlanması 6 ayı bulabilir.
6. Kronik hastalıklar. Bir yıldan daha fazla süren ya da ömür boyu etkisini gösteren kronik hastalıklar adet düzensizliği üzerinde doğrudan etkilidir.
7. Erken menopoza girme. Kadınlarda normal olarak 45 ile 55 yaşları arasında menopoz süreci yaşanır. 40 yaş ve daha erken yaşta görülen peri-menopoz dönemi yumurtaların sayısının azalarak adet düzensizliği durumunu ortaya çıkarmaktadır.
8. Tiroid sorunları. Hipertiroidi yani aşırı aktif veya Hipotiroidi yani az aktif Tiroid bezi bozukluklarında.
9. Rahim içindeki patolojiler ( myomlar, endometrial polipler, endometrit, )Tanı için özellikle 35 yaşından sonra metroraji (adet düzensizliği) olursa rahim içinden parça almak (endometrial biopsi, pipelle ile biopsi) veya histeroskopi yapmak gereklidir.
Tanıya göre uygun tedavi belirlenir. Buna göre bazen tedavi; birkaç aylık ilaç kullanımı olabilirken, bazen de ameliyat olabilmektedir.
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar.
DAha fazla
4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
Bir çok kadın yaşamlarının bir noktasında yumurtalık kistleri ile ilgili problemlerle karşı karşıya kalır. Bu, oldukça yaygın ve genellikle ciddi olmayan jinekolojik bir durumdur. Yumurtalık kistleri, bir veya iki yumurtalık üzerinde gelişen sıvı dolu küçük çuvala benzeyen şeylerdir. Çoğu zaman, iyi huyludurlar, genellikle 20-44 yaş arası görülür, içi genellikle sıvı dolu olup 2 cm'den 30 cm'e kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.
3 GRUBA AYIRILABİLİR:
1. İYİ HUYLU
2. BORDERLİNE ( İYİ HUYLU KÖTÜ HUYLU ARASINDA, KANSERE DÖNÜŞEBİLEN)
3. KÖTÜ HUYLU ( KANSER )
Yumurtalık Kistlerinin Çeşitleri
1) Basit, fonksiyonel kistler. Bunlar yumurtlama olayında oluşan çeşitli anormallikler sonucu oluşurlar. Yumurtalıkta en sık görülen kistlerdir. Erişkin kadınlarda oluşurlar. Foliikül kistleri, hemorajik korpus luteum kistleri bu gruptadırlar.
DAha fazla
4) Diğer İyi Huylu Kistik Tümörler. Bu grupta seröz veya müsinöz kist adenomlar bulunur. Bunlar tümöral kitlelerdir ancak iyi huyludurlar, kanser gibi davranmazlar. Tek veya 2 taraflı olabilirler. Tedvide daima cerrahi yapılır. Kistektomi veya overin çıkartılması uygulanır.
5) Yumurtalık Kanserleri ve Borderline ( Düşük riskli) Yumurtalık Kanserleri. Yumurtalığın kanserleride zaman zaman kist benzeri görünümde olabilirler. Ancak genellikle bu tip hastalıkların farklı görüntüleri ve belirtileri vardır.
TANI YÖNTEMLERİ :
Çoğu kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşı karşıya gelebilir. Yumurtalıklardaki kistler genellikle belirti vermeyip, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark edilir.
JİNEKOLOJİK MUAYENE
ULSTRASONOGRAFİ
PELVİK MR veya Tomografi
TÜMÖR MARKERLER ( CA125, AFP, hCG, CA19.9, CEA, )
USG de yumurtalık kistlerinde kanser riskini arttıran bulgular:
Kistin 2 taraflı olması.
Kistin çapının 8-10 cm den fazla olması.
Kistin içinde bölmelerin özellikle kalın bölmelerin olması.
Kistin içinde katı-solid alanların bulunması.
Kistin duvarında papiller yapı denilen katı çıkıntıların olması.
Kist dışında karın içinde serbesr sıvı-asit olması.
Yumurtalık Kistlerinin En Sık Belirtileri
* Adet düzensizlikleri (En sık verdikleri belirtidir) ,
* Karında şişlik,
* Karın veya kasık ağısı,
* Sindirim sitemi bozuklukları (iştahsızlık, kilo kaybı , bulantı, kabızlık, ağrılı dışkılama),
* İdrar yolu şikayetleri (sık idrara çıkma)
TEDAVİ :
FONKSİYONEL KİSTLER GENELDE ZAMANLA KENDİLĞİNDEN KAYBOLDUKLARINDAN SADECE TAKİP EDİLMEKTEDİR. Mümkün olduğu kadar acıl durumlar ve şüpheli kistler dışında ameliyatlardan kaçınmalı,özellikle genç hasta grubunda doğurganlığı etkilememek için yumurtalık üzerinde ameliyatlarDAN kaçınılmalıdır.
ANCAK nadiren kistlerin kendi etrafında dönmesi ("torsiyon") veya patlaması ("rüptür") şiddetli ağrı ve akut karın tablosuna yol açabilir. Bu problemler halk arasında "kistin patlaması veya kistin kanaması" olarak adlandırılmaktadır. Akut karın ağrısı yapan bu durumlarda acil ameliyat gerekebilir, KAPALI AMELİYAT DEDİĞİMİZ LAPASKOPİK CERRAHİ TERCİH EDİLMELİDİR.
DOĞUM ZAMANI GELDİĞİNDE DOĞUMUMUZU İSTEDİĞİMİZ HASTANEDEYAPTIRMA ŞANSIMIZ VAR MI?
Evet )
38 Yaşındayım yeni evlendim, çocuk sahibi olmak istiyoruz, internetten okuduğuma göre1.5 yıl gebeliği doğal şartlarda oluşmasını beklemem gerek, doğru mu?
38 yaşındaysanızdoğru değil, jinekoloğa başvurup yumurtalık rezervinizin değerlendirilmesi gerek, ona göretakip-tedavi planı oluşturulur. Maksimum 6 ay beklenebilir.
Hamile kadın oruç tutabilir mi?
Riskli bir durumu yoksa, tutabilir. İftar sahur arası yeterlimiktarda sıvı tüketimi yapılması gerekir.
Hamile kadın gebelik boyunca cinsel ilişkiye girebilir mi?
Gebeliğin ilk 2 ay ve son 1 ayıdışında girmesinde bir sakıncası yoktur, doktorunuzun yasaklamadığı taktirde.
Küretaj sonrası kaç ay gebe kalınmaması gerekir ?
3 aydır
Doğumdan sonra ne kadar süre sonra spiral takılır ?
40 gün sonra
38 yaşından sonra doğum kontrol hapı kullanılabilir mi?
Hayır, tromboemboli riski artıyor
drseda@hotmail.com
ADRES
Teşvikiye mah. Hakkı Yeten CAD. No 15 Doğu İş Merkezi Kat 4. Daire 9 Fulya Şişli / İstanbul
ÇALIŞMA SAATLERİ
09:00 -18:00
Политика конфиденциальности
Редактируемый текст
Данный сайт использует Cookie
Редактируемый текст